Ekonomik ve finansal sistemdeki gelişmeler zaman içinde bilgi ihtiyaçlarının da değişmesine neden oluyor. Özellikle kriz dönemlerinden sonra kriz öncesi yapılan analizlerin ve kullanılan verilerin iyileştirilmesi ihtiyacı ön plana çıkıyor. Bu çerçevede, "Doğru veri doğru zamanda ulaşılabilir olsaydı risk birikimleri tespit edilebilirdi" ana fikrinden yola çıkılarak bilgi eksikliklerinin belirlenmesi ve tamamlanması için çeşitli çalışmalar gerçekleştiriliyor.
2008 finansal krizinden sonra Washington’da gerçekleştirilen G20 toplantısında gelecekte yaşanabilecek olası bir krizin önlenmesi amacıyla finansal piyasaları ve düzenleyici uygulamaları güçlendirmek için kapsamlı reformlar uygulanmasına karar verildi. 2009 yılında, G20 ülkelerinin ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Finansal İstikrar Kurulu (FSB) başta olmak üzere konuyla ilgili tüm uluslararası kuruluşların[1] katılımıyla G20 Veri Açıkları Girişimi kuruldu. Girişimin 2009-2015 yıllarını kapsayan ilk aşamasında saptanan yirmi başlık üzerinde yoğun çalışmalar gerçekleştirildi. Ülkemiz Girişimi başından beri destekledi ve çalışmalara aktif katkıda bulundu. Tablo 1, Veri Açıkları Girişimi ilk aşamasındaki konu başlıklarını ve Türkiye’nin bu konu başlıklarında yaptığı çalışmaların sonuçlarını göstermekte. Özetlemek gerekirse; Girişimin konusu olan birçok istatistikte zamanlılık ve içerik olarak geliştirme ve iyileştirmeler yapılırken sektörlerin finansal kırılganlarının takibi açısından öneme sahip finansal hesaplar istatistikleri ile konut sektöründe oluşabilecek olası balonların izlenebilmesi için önem arz eden konut fiyatları endeksi Merkez Bankası (TCMB) tarafından yeni istatistik başlıkları olarak yayımlanmaya başlandı.
Birinci aşamada kaydedilen ilerlemenin üye ülkeler tarafından başarılı bulunmasıyla, G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Komitesi kararıyla çalışmaların devamına karar verildi ve 2015 yılında G-20 Veri Açıkları Girişiminin 2015-2021 yıllarını kapsayacak olan ikinci aşaması başladı. Girişimin ikinci aşamasında, özellikle makro ihtiyati politika uygulamalarında kullanılmak üzere her bir sektörün risk profilinin, sektörler arasındaki içsel bağlılığın, risklerin potansiyel yayılma etkilerinin ve ekonomik ve mali sistemlerde bağlantıların analizini destekleyen veri setlerine ilişkin öneriler ön plana çıkıyor. Bu çerçevede finansal sektördeki risklerin izlenmesi, kırılganlıklar ve bağlantıların takibi ile veri paylaşımı olmak üzere üç başlık altında 20 yeni çalışma konusu saptandı ve bunlardan yedi başlık öncelikli çalışma konusu olarak belirlendi (Tablo 2).
Ülkemiz girişimin ikinci aşamasında da çalışmalara aktif katılımı sürdürüyor. Çalışma konularının çeşitliliği, başarı için ülke içinde kurumlar arası işbirliğini önemli hale getiriyor. Bu değerlendirmenin bir sonucu olarak Veri Açıkları Girişimi 2017-2021 Resmi İstatistik Programı’na ayrı bir istatistik çalışma konusu olarak dâhil edildi ve koordinasyon görevi TCMB’ye verildi. Kurumlar[2] sorumlu oldukları konu başlıklarında çalışmalarını yürütüyor. Tablo 3, ülkelerin, 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla çalışma konularındaki mevcut durumlarını gösteriyor[3].
Ülkemizde öncelikli çalışma konularından eşgüdümlü portföy yatırım ve genel hükümet istatistiklerinde geçmişte yapılan çalışmaların da bir sonucu olarak istenen temel iyileştirmeler tamamlanmış bulunuyor. Diğer öncelikli başlıklarda yapılması istenen iyileştirmelerin de veri derlemeden sorumlu kuruluşlarca girişim döneminde tamamlanmasına yönelik takvim hazırlandı ve çalışma programlarına alındı.
Bu kapsamda TCMB tarafından yürütülen önemli bir çalışma, Sistemik Risk Veri Takip Modeli çerçevesinde Banka bünyesinde firma bazında yabancı para pozisyonunun, nakit akımının ve türev ürün kullanımının izlenebilmesi amacıyla kapsamlı bir veri seti oluşturulmasıdır. Çalışma çerçevesinde 1211 sayılı Merkez Bankası Kanununun 28.11.2017 tarih ve 7061 sayılı Kanun’la değiştirilen 44. maddesi ile Merkez Bankasınca reel sektör şirketlerinden toplanan verilerin kapsamı genişletildi. Kurulan model ile firmaların döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerine ilişkin verilerini doğrudan Merkez Bankasına raporlaması sağlanmakta. Söz konusu verilerin mikro düzeyde analiz edilmesi ve gözetim süreçlerinde girdi olarak kullanılmasıyla risk yönetiminde etkinliğin artırılması amaçlanıyor.
Sonuç olarak, özellikle 2008 küresel krizinden sonra yaşanan gelişmeler sonrasında merkez bankalarının değişen ekonomik koşullara ilişkin kapsamlı bilgi sağlayan, yüksek kalitede ve güvenilir mikro veri setlerini sağlamak üzere yeni düzenlemeler yaptıkları görülüyor. Bu kapsamda Veri Açıkları Girişimi, ülkelerin karşılaştırılabilir, tutarlı ve zamanlı istatistikler elde etmesi ve yayınlaması kapsamında önemli katkılar sağladı. Ülkemiz açısından bakıldığında Girişim konuları kapsamında üretilen birçok istatistikte içerik ve zamanlama olarak önemli iyileştirmeler gerçekleştirildi ve başta sektörel hesaplar ve gayrimenkul fiyat endeksleri olmak üzere ekonomimizin takibinde öneme sahip yeni istatistikler derlenip yayımlanmaya başlandı. Ayrıca firma bazında yabancı para pozisyonunu etkileyen işlemlerin izlenmesi amacıyla kapsamlı bir veri tabanı oluşturulmasına ilişkin çalışmalarda kaydedilen aşama, ekonomimize ilişkin risklerin mikro bazda tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınabilmesi açısından önem arz etmektedir.
[1] Birleşmiş Milletler İstatistik Ofisi, Eurostat, İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) , Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS), Dünya Bankası ve Uluslararası Menkul Kıymet Komisyonları Örgütü (IOSCO) çalışmalara katkı sağlayan diğer uluslararası kuruluşlardır.
[2] TCMB, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hazine Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu(BDDK) ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) girişimin Türkiye ayağındaki çalışmalara katkı sağlayan başlıca kurumlardır.
[3] http://www.imf.org/external/np/g20/pdf/2017/092117.pdf